|
Cinsiyet ve yaş dönemlerine göre anksiyete düzeyleri değişiklikler göstermektedir.
Genellikle genç ve orta yaştaki kanser hastaları, bekar olanlar, azalmış performans kapasitesi olanlar, düşük sosyoekonomik durumda olanlar ve sosyal desteği olanlar, ağrı veya halsizlik gibi fiziksel semptomları olanlar, ileri evre kanseri olanlar, uzun süreli hospitalize olanlar ve tedavi tipi olarak kemoterapi alanlarda anksiyete seviyeleri daha yüksek saptanmıştır.
Kanser türünün de hastalardaki anksiyete düzeyinde önemli etkisi vardır. Akciğer ve meme kanseri hastalarında prestat, kolerektal, mesae, lösemi, cilt, lenfoma ve diğer kanser hastaları ile karşılaştırıldığında daha yüksek düzeyde anksiyete görülmüştür.
Klinik Anksiyete Görünümü
Klinikte anksiyete belirti olarak bulunabilir ki bu, hastalığa ve yarattığı psikososyal sorunlara bir tepki ya da var olan bir psikiyatrik sendromun görünümü şeklindedir. Diğer görülme şekli ise birincil ya da ikincil olarak ortaya çıkan anksiyete bozukluğudur.
Kanser hastaları duygusal durumlarına yönelik olarak sözel ve sözel olmayan bilgiler verebilir. Buna rağmen çoğu hasta da, psikolojik durumlarına yönelik olarak yardım etmek sağlık görevlisinin görevi değildir düşüncesi ile duygusal sorunlarını göstermeyebilir.
Ayrıca hastalar duygularını normalleştirebilir ve somatize edebilir. Kanser hastalarının yaklaşık dörtte üçünün klinik olarak önemli derecedeki anksiyete ve depresyonlarını somatik semptomlarla dışa vurduklarını belirtmişlerdir.
Belirti Olarak Anksiyete
Belirti olarak anksiyete bedensel ve ruhsal bileşenleri ile görülmektedir. Anksiyetede bedensel belirtiler ön planda olup otonomik veya diğer sistemlere ait belirtilerle karakterizedir.
Bu belirtileri tanımlarken hastalar;
- "İçinde bir şeyin pırpır etmesi",
- "Boğazına bir şeyin düğümlenmesi",
- "Göğsüne ateş düşmesi",
- "Elinin ayağının kesilmesi",
- "Terden sırılsıklam olma",
- "Buz gibi ter içinde kalma" ve
- "tir tir titreme" gibi ifadeler kullanabilir.
Huzursuzluk, gerginlik, endişe, kaygı, korku, irritabilite, sabırsızlık, konsantrasyon güçlüğü, uykuya dalamama, sıkıntı, yerinde duramama, patlayacak gibi hissetme, kontrolünü yitirme ya da delirecekmiş gibi olma korkusu gibi ruhsal belirtiler de görülebilir.
Hastalar bu belirtileri daha çok;
- "İçinin kabarması",
- "Yüreğinin kabarması",
- "Kötü bir şey olacakmış gibi heyecan ya da korku olması",
- "İçinde ne olduğunu bilmediği huzursuzluk olması" gibi tümcelerle ifade edebilir.
Belirti olarak anksiyete klinikte tepki olarak ya da herhangi bir psikiyatrik bozukluğun belirtisi olarak görülmektedir. Bu nedenle anksiyete belirtileri gözlenen hastalarda özgeçmişte herhangi bir psikiyatrik bozukluğun olup olmadığı da sorgulanmalıdır.
Bozukluk Olarak Anksiyete
Kanser öyküsü olan hastalar uyum bozukluğu, panik bozukluk, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu gibi anksiyete bozukluklarını gösterebilir.
Uyum Bozukluğu
Uyum bozukluğu belirgin bir stresöre yanıtta maladaptif davranış veya duygu durum deneyimleyen hastalara tanılanır. Maladaptif davranışlar veya duygu durum aşırı sinirlilik, sıkıntı, heyecan, gerginlik ve işyerinde veya diğerleriyle etkileşimde bozukluk gibi normal fonksiyonlarda bozukluğu içerir.
Bu semptomlar kansere yönelik normal reaksiyonlardan daha büyüktür, stresör verici olayı takip eden 6 ay içerisinde oluşur ve özellikle tanı ve relaps dönemlerinde daha yaygındır.
Uyum bozukluğu olan çoğu hasta gevşeme, relaksasyon teknikleri, kısa etkili düşük doz benodiazepinlere ve hasta eğitim ve destek programlarına yanıt verir.
Panik Bozukluk
Panik bozuklukta yoğun anksiyete baskın semptomdur. Ağır somatik semptomlar görülebilir. Bunlar; solunum yetersizlikleri, baş dönmesi, çarpıntı, titreme, bulantı, ürperme hissi, delirme korkusudur.
Bu ataklar dakikalarca veya saatlerce sürebilir. Genellikle tanıdan önce başlar ve nadir olarak ilk nöbet tıbbi ortamda tedavi görürken geçirilir. Kanserli hastalarda panik bozukluk sıklıkla benzodiazepinler ve antidepresan ilaçlarla yönetilir.
Fobiler
Fobisi olan bireyler genellikle yoğun anksiyete yaşar ve güçlü bir biçimde korkutucu durumdan kaçar. Kanser hastaları tarafından yaşanan fobiler çok çeşitli olabilir; kan aldırma, enjeksiyon veya klostrofobi (magnetik rezonans görüntülemesi sırasında). Fobiler tıbbi işlemleri güçleştirebilir ve zorunlu tıbbi uygulama veya testlerin reddi ile sonuçlanabilir.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk
Obsesif-kompulsif bozukluk inatçı düşünce, fikir veya görüntülerle (obsesyon) ve buna yönelik oluşan distresi yönetmek için bireyin yaptığı tekrarlayıcı, amaçlı ve kasıtlı davranışlarla (kompulsiyon) karakterizedir. Obsesif-kompulsif bozukluk öyküsü olan kanser hastaları el yıkama, kontrol etme gibi kompulsif davranışlar artabilir. Obsesif-kompulsif bozukluk sıklıkla serotonerjik antidepresan ilaçlar (selektif serotonin geri alım inhibitörleri and clomipramine) ve kognitif-davranışçı psikoterapi tarafından yönetilir. Geçmiş öyküsü olmayan kanser hatalarında bu bozukluk nadirdir.
Posttravmatik Stres Bozukluğu
Yaşamı tehdit eden bir hastalığın olması, hastaneye yatma, ağrılı tedaviler reaktif travmatik düşünceler yaratabilir. Posttravmatik stres bozukluğu olan kanser hastaları ameliyat öncesi, kemoterapide, ağrılı tıbbi işlemlerde veya pansuman değişirken çok anksiyeteli olabilir. Anksiyolitikler ve psikoterapi ile kontrol altına alınır.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu
En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ya da etkinlik hakkında aşırı endişe duyma durumudur. Kişi nedeni belirsiz bir endişe, kötü bir şeyler olacağı korku ve beklentisi içindedir. Yaşanan sıkıntı ve huzursuzluk duygusu dış etkenlerle açıklanamaz ve günlük olaylar karşısında bile yoğun anksiyete yaşanır.
|